6 Mart 2009 Cuma

İlk 1 ay

Londra'ya geleli 1 ay oldu. Bu süre içinde farkettiğim Londra ve Erasmusla ilgili bazı püf noktaları:

  • Eğer zengin (göreceli olmayacak kadar zengin) değilseniz Erasmus için İngiltere pek de iyi bir fikir sayılmaz...
Türkiye'de aldığım hizmetin yarısına iki katı para vermek zorunda kaldım. Hele bir de oda kiralayınca İstanbul'daki ev kirası parasını vermek tuz biber oldu.

  • Toplu taşıma fiyatları Türkiye'nin 3katı...
Akbil yerine geçen Oyster Card 2pound olan otobüsü 1'e düşürüyor. Ama Erasmus öğrencisi olarak 55pence yapabilecek olan öğrenci kartını alamıyorsunuz. Hele bir de benim gibi Londra'ya uzak oturuyorsanız bütün hafta haftasonu Londra'ya inip gezmek için para biriktirmek zorunda kalabilirsiniz. Bostancı-Taksim dolmuşuna bir daha kızmayacağım...
Ayrıca komik bir şekilde ilk altı ay ülkenizin ehliyetiyle araba kullanmanıza izin veriyorlar. Daha karşıdan karşıya geçerken hangi yöne bakması gerektiğini bilmeyen insanlara (önce sağ=)) bu izni vermeleri de tuhaf geldi doğrusu...

  • Üniversite eğitimi?
Aldığım derslerde görüdüğüm ve başkalarından da duyduğum kadarıyla Burada 3.sınıfta görülen dersleri biz 1.sınıfta en kötü ihtimalle 2.sınıfta görmüştük. Üstüne üstlük burada üniversite 3yıl! Zaten dönem başı 4ders alıyorlar ve dersler maksimum haftada 2 saat. Vize yok. Öyle ki final sınavlarında her bir hafta işlenen her bir ayrı konudan bir soru sorup 2soru seçtiriyorlar. Dolayısıyla sadece iki konu öğrenerek dersten a ile geçebiliyorsunuz. İlgilenenlere duyurulur=)
Bu arada kantin fiyatlarının da Bilgi'den bir farkı olmadığını söylemem gerekiyor...
  • Bugüne kadar İngiliz insanlarıyla ilgili duyduğunuz bütün önyargıları unutun...
Zira hiç de soğuk, yolda yürürken etrafında olup bitene aldırmayan, suratsız insanlar değiller. Tam da tersi elimde bavulla kimseyi tanımadan sudan çıkmış balık gibi Londra'ya geldiğim ilk gün az insan "Yardım edeyim mi abla?" tadında bir yaklaşımla yardımcı olmadı. Kısacası gayet de konuşkan, yardımsever ve şeker insanlar.

  • İngiltere?

Tabi Londra'nın sadece azınlığının İngiliz olduğu da bir gerçek. Çoğunluk zenci, Hintli, İranlı ve Pakistanlılarda. Fast food restoranlarında çalışmak için Hintli olmak zorunlu gibi sanki. Londra'nın içi de sanki Amerika'ya gelmişsiniz gibi hissettiriyor kimi zaman. Dev ekranlarda Coca cola reklamları, metrolarda zenci bağırışmaları, çin mahalleleri...

  • Erasmus?
Bir başka sorun da Erasmus öğrencileriyle pek de ilgilenilmemesi (kibar söyledim, siz anlayın.). Sanırım bunun anadilin İngilizce olmasıyla bir alakası var. Zira başka ülkelerde Erasmus öğrencileri için sürekli etkinlikler düzenlenirken burada bir umursamazlık söz konusu. Öyle ki benim bir hocam 4kez söylemiş olmama rağmen bugün bana "Aaa sen Erasmus öğrencisi misin?" dedi. Yeni gelenler için sadece okul başlamadan önceki hafta bir şeyler düzenlenmiş. Ancak ona da ne ben ne de diğer Türkiye'den gelenler vize problemi yüzünden katılamadık. Neyse ki okulun içinde bar var.=)

Şimdilik aklıma gelenler bunlardı. Ama herşeye rağmen yaşadığım küçük zengin kasabasından çıkıp Londra'ya indiğimde harika bir şehir olduğunu söyleyebilirim. Gezecek görecek bir sürü yer var. Erasmusla geldiğimin pek farkında olmasam da güzel bir değişiklik oldu...
Bunu da fotoğraf makinamın sorununu çözer çözmez fotoğraflarla kanıtlayacağım=)
PS: St. Patricks Day fotoğraflarını da koyacağım. Söz!=)

1 yorum:

  1. Londra'ya iş nedeniyle çok sık giderdim. Öğrenci olarak gitmeyi tercih ederdim tabi:)

    YanıtlaSil